Prof. Dr. Kaboğlu: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıya alınamaz
28 Temmuz 2016
Ayşegül Doğan’la Gündem Müzakere’ye konuk olan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, OHAL ilanını ve uygulamalarını değerlendirdi. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıya alındı” açıklamasının yanlış bir beyan olduğunu belirten Kaboğlu, böyle bir düzenleme ve sürecin mevcut olmadığını, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni askıya alamayacağını, alabilmesi için sözleşmeden çekilmesi gerektiğini söyledi. Darbe girişimi sonrası olağanüstü hale ihtiyaç olmadığını söyleyen Kaboğlu, “16 Temmuz sabahından itibaren anayasanın hükümlerini tam tamına uygulamaya koysaydık, etkili önlemler alırdık” dedi. İlan edilen iki OHAL kararnamesinin de anayasaya açıkça aykırı olduğunu belirten Koboğlu, “Birinci OHAL kararnamesi, bırakın Avrupa sözleşmesini ve Türkiye’nin taraf olduğu diğer uluslararası sözleşmeleri, bizim anayasamıza da açıkça aykırıdır. Yayınlanan kararnamelerle olağanüstü hal adı altında, tamamen anayasa dışı alana kayıldığı gözlenebilir” diye konuştu. Kaboğlu, birinci kararnameyle doğrudan darbe teşebbüsünde bulunmuş olan askeri kesimin hedeflendiğini, ikinci kararnamenin ise sivillere doğru genişleyecek gibi durduğuna işaret ederek, bu durumdan endişe duyduğunu ifade etti.
http://www.imctv.com.tr/prof-dr-kaboglu-avrupa-insan-haklari-sozlesmesi-askiya-alinamaz/
Hukukçuların yakından takip ettiği adalet.org sitesinde ki yazım.
DEVLET RUTİN'İN DIŞINA ÇIKMASIN
Prof Dr Kaboğlu farklı kesimlerin takip ettiği, anayasa hukuku konusunda uzman değerli bir bilim adamıdır. Olağanüstü hal ve diğer kamu hukuku ile ilgili görüşlerinden faydalanılması gerekir. Görevini yapmıştır.
Geçmişte dönemin Cumhurbaşkanı Sn Demirel’in ,Başbakanı Sn Tansu Çiller’in,Sn Nahit Menteşe ve Sn İsmet Sezgin gibi devlet insanlarının ekiplerinde tecrübelerim oldu.
Sn Bakan Süleyman Soylu da aynı ekolden gelen genç yaşta devlet terbiyesi görmüş değerli bir siyaset insandır.
1990'lı yıllarda devletin bekaası ve milletin iyiliği için OHAL uygulamasına geçildi.Ancak bu uygulama yer yer suistimal edildi. Halktan da suistimallere önemli tepkiler geliyordu
Buna rağmen OHAL uygulamasından vazgeçilmedi.Tehlike daha büyük olduğu halde bugünkü kadar olmasa bile o dönem de "bazıları" kendilerini "herkesten daha fazla vatansever" olduğunu vurgulayan söylemlerde bulunuyor, hatta yerli yersiz vatana ihanetle suçluyorlardı.
Tabiri caizse “at izi it izine”karışmıştı.
Bu kişilerin ya ajan-provokatör ya da siyaset, bürokrasi, işadamı üçgeninde nemalanan sözde vatanseverlikten geçinenler olduğu kısa sürede anlaşıldı.
Dönemin devleti tüm bunları not aldı.
Vatanı için gerçekten mücadele edenleri destekledi. Kimseyi yarı yolda bırakmadı.
Devlet finalde uyuşturucu satanları,terörden geçinen karanlık kişileri, devletin bekası için tehlike teşkil edenleri "hadım etti".
O koşullarda bile insan hakları hukukunun önünü açtı.
Örneğin Turgut Özal ,1987 yılında Avrupa İnsan hakları sözleşmesine atfen kişinin devleti dava etmesini ifade eden AİHM’nin bireysel başvuru hakkını tanıdı.
Devlet meşru yollara başvuran hiç kimseyle uğraşmadı.AİHM’de kendini savundu.Kaybettiği davaların yükümlülüklerini yerine getirdi.
Bu süreçte İnsan Hakları Hukuku belli kesimlerin elinde politik slogan olarak kaldı.İnsan hakları savunucusu hukukçular politikayı iyi okuyamadığı için hak ettikleri rolü alamadılar.
Nihayetinde devletin rutinin dışına çıkmasında dolaylı da olsa mesleğinin hakkını veremeyen hukukçuları rolü yokmudur?
Bugünkü siyasi iktidar OHAL’a son vererek seçimleri kazanmıştır.
Olağanüstü hal,FETO terör örgütüne yönelik devlet içindeki sızıntıyı önlemek içindir.
Meşru siyasi muhaliflerin önünü kesmeye yönelik ,savunma hakkını kısıtlayan ya da basın özgürlüğüne darbe vuracak uygulamalar,
Meşru siyasi muhaliflerin önünü kesmeye yönelik ,savunma hakkını kısıtlayan ya da basın özgürlüğüne darbe vuracak uygulamalar,
olağanüstü halin hangi amacına hizmet eder?
Devletin “rutinin dışına” çıkmasının kime ne faydası var?
Yorumlar
Yorum Gönder