Ana içeriğe atla

KAMUOYUNA BİLDİRİDİR NAGEHAN ALÇI HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUM...


İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
MÜŞTEKİ. Av Musa Baykal
Melek Hoca Caddesi 71b Karagümrük mahallesi Fatih İstanbul
0532 2330237 avmusabaykal@hotmail.com
ŞÜPHELİ. Nagehan Alçı (Habertürk TV kuruluşundan adresi tespit edilebilir)
SUÇ TARİHİ 27 Eylül 2019
SUÇ Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni aşağılamak.
KONU :Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni alenen katil devlet diye aşağılayan şüpheli hakkında TCK 301 maddesi uyarınca cezalandırılması için suç duyurumuzdur.
A. OLAY
1.Şüpheli gazeteci sıfatını taşımaktadır. Habertürk TV kanalında yayınlanan "enine boyuna" programına konuşmacı olarak katılmıştır. Tartışma programında devletin 90'lı yıllarda 17 bin civarında faili meçhul cinayet ile katil olduğuna vurgu yapmıştır. Açıkça "katil devlet" demiştir.Bu görüşünü açıklamak için ısrarlı bir şekilde bu ifadeyi kullanmış gerek program moderatörü gerekse diğer konuşmacıların uyarılarına rağmen söyleminden vazgeçmemiştir. Televizyon reklam arası vermek zorunda kalmıştır.
YouTube'da yayın linki aşağıdaki gibidir.
https://youtu.be/RnvcQcLpiII
B.5237 sayılı TCK kanun sevk maddesi

Madde 301- (Değişik: 30/4/2008-5759/1 md.) (1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
Şüpheli alenen yaygın olarak izlenen bir TV programında açıklamalarda bulunmuştur. Bu nedenle suçun aleniyet unsuru gerçekleşmiştir.
Şüpheli Nagehan Alçı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni katillikle itham ederek TCK 301/1 maddesinde yerini bulan aşağılama suçunu işlemiştir.

C.Suçun işlenmesi için gerekli olan özel kasıt "aşağılama" gerçekleşmiştir.

Şüpheli "katil devlet" açıklaması, bir mağduriyetin ani dışa vurumu değil somut olarak geneli yansıyacak şekilde bütün bir devleti yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni aşağılamayı amaçlamıştır.
Şüphelinin suç teşkil eden "katil devlet" beyanları "eleştirinin doğasından gelen sertlik"in çok ötesine taşmış, devletin ulusal ve uluslararası hukukta meşru olan PKK terör örgütüne karşı mücadelesini karalamayı daha ağır bir noktaya getirmek için "katil devlet" sloganlarını milyonlarca kişiye hitap eden özel bir TV kanalında tartışma programında kasıtlı olarak söylemiştir.Üstelik şüpheliyi programın moderatörü ve diğer konukların ısrarlı uyarılarına rağmen suç teşkil eden "katil devlet" sloganına devam etmiştir.Şüphelinin faili meçhul olaylar bağlamında tartışma programında bağıra bağıra "katil devlet" sloganında ısrar etmiş olması iç barışı bozmaya yönelik bir çaba olarak görmek gerekir. Zira ,"katil devlet" ,bölücü terör örgütlerinin örgüte eleman kazandırmak ve propaganda yapmak için kullandığı en önemli jargonlardan biridir. Bu nedenledir ki yargıtay kararlarında, terör örgütü propagandası veya üyeliğine yönelik ceza soruşturmalarında "katil devlet" sloganı suçun kanıtı olarak görülür. (Bakınız ekte "katil devlet" 20 09 2017 tarihli 16. Ceza Dairesi 2017/1874 E. , 2017/4913 K. ve 16.03.2017 tarihli Yargıtay 16.Ceza Dairesi 2016/5201 E. , 2017/3557 K. )
Şüphelinin katılımcı olduğu tartışma programına belli bir bilgi düzeyi ve seviye çerçevesinde tartışmacılar katılmaktadır. Kamuoyunda bu tarz programlara "herhangi bir bilge kişinin çıkması" mümkün olmadığı yönünde yaygın bir kanı vardır.Şüphelinin daha önceki dikkat çeken beyanlarında toplum adına hareket eden kişileri sürekli uyaran ikaz eden uslupu mevcuttur.Ayrıca yukarıda açıkladığımız üzere "katil devlet" sloganı terör örgütlerinin en sık başvurduğu jargon olup ,bu noktada kendisi bir görev mi almıştır ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni faili meçhuller bağlamında "katil devlet" ile itham etmektedir. Araştırılmalıdır. İşlediği suçun yoğunluğu azami seviyede ceza verilmesi bağlamında dikkate alınmalıdır.

D.Şüphelinin "katil devlet "sloganı eleştiri amacıyla yapılmış düşünce açıklaması değildir.

Karşılaştırmalı olarak değerlendirme yapacak olursak birçok ülkede TCK madde 301 benzeri düzenlemeler mevcuttur. Alman Ceza Kanunu madde 90/a: “Her kim aleni olarak bir toplantıda Almanya Federal Cumhuriyetini, eyaletlerden birisini, onun anayasal düzenine söverse, milli marşını, bayrağını, armasını ve düzenini kötü niyetli olarak küçük düşürecek olursa 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir.”
İtalyan ceza kanunu Madde 290: Madde 290: “Her kim Cumhuriyeti, kurucu meclisi veya yasama meclislerini veya bunlardan birini ya da hükümeti veya adli düzeni alenen tahkir ve tezyif ederse altı aydan üç yıla kadar cezalandırılır.
Fransa ,Avusturya ,Polonya ceza kanunlarında da benzer maddeleri vardır. Görüldüğü üzere modern devletler kamusal manevi değerlerini koruma altına alan cezai müeyyideler getirmiş ve gerektiğinde soruşturma açılmasında sakınca görmemişlerdir.
AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası gereğince, başta basın ve yayın organları olmak üzere, ifade özgürlüğünü kullananların, bu özgürlüğü kullanırken, “görev ve sorumlulukları” da vardır ve AİHM'e göre, AİHS'nin 10. maddesinin basına tanıdığı güvence, gazetecilerin “iyi niyetli ve doğru olgular temelinde” hareket etmeleri ve gazetecilik etiğine uygun biçimde “doğru ve güvenilir” bilgi sunmaları koşuluna bağlıdır (Fatullayev/Azerbaycan, 40984/07, 22.04.2010). Hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeyi hedefleyen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamı dışında değerlendirilebilmektedir. Söz konusu eylemin cezalandırılması gerekir, zira doğrudan terör örgütlerinin yargılamalar sonucunda ceza almalarında kanıt olarak "katil devlet" sloganını ısrarlı bir şekilde kullanmış olması, kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak ortaya çıkarmıştır.Bu kapsamda şüphelinin söz ve davranışlarının kamu güvenliğini bozma açısından yakın bir tehlike oluşturduğu görülmektedir.
Ortada şüphelinin daha sonra açıkladığı gibi kendisini suçluyanların "kutsal devlet" kavramının arkasına saklanma durumu söz konusu değildir. TCK 301'in gerekçesinde açıklandığı biçimi ile "suçun konusunu oluşturan değerlere duyulan saygınlığı azaltmaya yönelik davranışlardan ibarettir. " Bu suçun temelinde sosyolojik bir değer olarak toplumun mağdur olduğu düşünülmelidir. Şüpheli terör örgütlerinin dili ile konuşmakta onların iftiralarını milyonlarca insanın gözü önünde savunmaktadır.Dolayısıyla şüphelinin tartışma programından sonra gelen tepkiler karşısında yaptığı açıklamalarını "suçtan kurtulmaya" yönelik tutum kabul etmek gerekir.
Şüpheli devleti kasıtlı olarak faili meçhul cinayetler üreten katil bir yapı olarak gösterir iken herhangi bir objektif değerlendirmede bulunamamaktadır. Makul sayılacak bir kanıta dayanmamaktadır. Doğrudan slogan ile devleti katillikle suçlamaktadır. Şüpheli adeta devlete karşı iftira kampanyası başlatan PKK, Feto ,DHKPC gibi terör örgütlerinin TV'ye çıkıp da geniş kitlelere anlatamayacağı propagandalarını onların isimlerini vermeden kendisi gerçekleştirmiştir. Profesyonel gazeteci ,ulusal yayın kuruluşunda yazar ve sürekli TV'lere çıkan tartışmacı şüpheli, konumu gereğince toplumun söz sahibi kesimleriyle sürekli irtibatta olması dikkate alındığında suç teşkil eden sözlerini toplumda etki bırakacak iç barışı bozmaya yönelik sözler olarak kabul etmek gerekecektir.
Şüphelinin "katil devlet" sloganını tam da teröre evlatlarını kaptırmış ailelerin en yoğun şekilde çaba gösterdiği bir zamana denk getirmiş olması ise ayrıca düşündürücüdür.
Şüphelinin Tv'de ki konuşmalarına bir bütün olarak bakıldığında; devlet içinde yapılan haksızlıklara dikkat çekmek için ağır bir eleştiri getirme amaçlanmamıştır. Aksine şüpheli 90'lı yıllardaki devleti karalamak için katillikle itham etmiştir. Eğer şüphelinin 1990'larda ki devleti katillikle itham eden beyanlarını ağır eleştiri olarak kabul edilecek olunursa o zaman sözde çözüm süreci sonrası Güneydoğu'da ki PKK kalkışmasına yönelik terörle mücadele içinde benzer sözler söylenmesinin önü açılmış olacaktır.
Eğer şüpheli , doğrudan devleti katillikle itham etmeyip ,devlet kurumlarında görev alan bazı kişilerin eylem ve faaliyetlerine dikkat çekmek için, bu kimselerin hukuka aykırı davranmakla itham etmiş ve eleştirmiş olsaydı ağır eleştiri olarak kabul edilebilirdi. (Yargıtay ceza genel kurulu kararı E.1998/9-70, K.1998/1561 K.T. 4.11.1999)

E. TCK 301/4 uyarınca Şüphelinin eyleminden dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının izin vermesi gerekir.

Şüphelinin "katil devlet " ithamı slogandır. Bu sloganı atan kişiler hakkında güvenlik görevlilerince terör suçları yönünden adli işlemler yapılmakta,"katil devlet"sloganı savcılıklar tarafından çoğu zaman terör örgütünün propagandası ve üyeliğine kanıt olarak gösterilmektedir. Öte yandan şüphelinin eylemi iyi niyetli herkesin kabul edeceği boyutta Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni aşağıladığı yönündedir. Ortada yeterli kanıt vardır.
Kaldı ki şüpheli, doksanlı yıllardaki terörle mücadeleden kaynaklı olayları çarpıtmış böylece katil devlet sloganına dayanak aramıştır.1987 yılında Türkiye ,Avrupa insan hakları sözleşmesi'nin bireysel anlamda denetimi için AİHM'e bireysel başvurusunu kabul etmiş ve uluslararası toplum ile uyumlu birçok yasa çıkarmıştır. Böylece sadece vatandaşının değil ülkemizle ilgili AİHS'den kaynaklanan hakkının ihlal edildiğini iddia eden herhangi bir kişinin AİHM'de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı dava açmasına imkan veren düzenlemeler yapmıştır. Bununla yetinmemiş 90'lı yıllarda başta Bosna Hersek olmak üzere Afganistan , Irak Kosova nerede zulüm varsa karşı çıkmış gerektiğinde zülme karşı silahlı mücadele etmiştir.
Ülkemiz vatandaşları ,devletini ve ülkesini sevmek konusunda oldukça duyarlı olup İncitilmemelidir.Şüphelinin eylemi halkı devletinden uzaklaştırmaya yönelik ciddi bir çabadır.Şahsım da müşteki sıfatımla (hukuk siyaset araştırmaları derneği, HUSİAD) STK Başkanı olarak suç teşkil eden eylemin devletin yakından takip edip,devletin aşağılanmaktan korunması gerektiğini, düşüncesini taşıyorum.Sosyal çevremizde bizden bu yönde harekete geçmemizi istemiştir. Bu itibarla devlete saygı duyan bizler Adalet bakanlığının soruşturmaya izin vermesini beklemekteyiz.
Şüphelinin eylemi yukarıda açıkladığımız üzere eleştiriden çok ötedir. Bakanlık soruşturma izni vermez ise soruşturmaya tabi olmayan suçlar bakımından esitsizlik olacağı için TCK 301/4 bağlamında anayasada yer alan eşitlik ilkesine aykırılık söz konusu olacaktır.
Adalet bakanlığının ülkemizde terör nedeniyle gerçekleşen ölümler sebebiyle devletimize karşı AİHM'de açılan davalara kötü emsal olmaması ve Ermeniler'in ve Rumların soykırım ve son zamanlarda İsrail'li politikacıların ve üst düzey yöneticilerinin ülkemizi suçlayan argümanlarına kanıt gösterilmemesi bakımından da suç duyurumuz ve tespit edilecek diğer kanıtlar gereğince, Adalet Bakanlığı soruşturmaya izin vermesi gerekir. Kamu yararı bunu gerektirir.

KANITLAR. Habertürk'te yayınlanan program
NETİCE VE TALEP yukarıda açıkladığım gerekçeler ile şüpheli Nagehan Alçı hakkında soruşturmaya TCK 301 uyarınca Adalet Bakanlığı'ndan soruşturma izni verilmek suretiyle TCK 301 maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni alenen aşağılama suçundan cezalandırılmasını
Talep ederim. 29.09.2019
Saygılarımla
Müşteki
Av Musa Baykal

EKİ
A.20.09.2017 tarihli Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/1874 E. , 2017/4913 K. "Katil devlet" sloganı terör örgütüne kanıt gösteriliyor
B.16.03.2017 tarihli Yargıtay 16.Ceza Dairesi 2016/5201 E. , 2017/3557 K. "Katil devlet" sloganı 2911 sayılı kanuna kanıt gösteriliyor
C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı E.1998/9-70, K.1998/1561 K.T. 4.11.1999 devletin içindeki kanun dışı bir kesimi ağır eleştirinin suç teşkil etmediğine dair







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KOYBOLMAYA YÜZ TUTAN ODABAŞILIK MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİ.

KOYBOLMAYA YÜZ TUTAN ODABAŞILIK MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİ...  Karaköy Bankalar Caddesi nin her iki tarafı  ihtişamlı binalarla çevrilmiş. Eskiler hanları yaparken küçük esnafı düşünmüşler. Kira ve aidatlarda esnafın ödeyebileceği şekilde düzenlenmiş...  Eski tarihi hanlar yenilenerek ya bankaya ya da otele dönüşüyor... Hanların içindeki onlarca dükkanda zaman içinde başka yerlere taşınacaklar. Mağdur olacaklar... Hanlar kapanınca odabaşılar daha büyük problem yaşayacak. Çünkü onların iş alanları bitecek. Odabaşılar hanların temizlik ve güvenliği ile yönetiminden sorumludur.Buna mukabil kira ücretinin bir kısmını gelir olarak  kendisi toplar. , Yargıtay uygulamasında, odabaşılık kat mülkiyeti sistemine geçilmemesi nedeniyle yönetici ve kapıcısı bulunmayan işhanlarında, bunlara ait görevlerin yerine getirilmesini sağlayan bir meslek olarak nitelendirilmekte, odabaşılarının yaptıkları bu hizmetler karşılığında belli bir miktarda ücrete hak kazanacakları, ...

KANUNİ KADİM...

BBP İstanbul İl Başkanı Sn Yaşar Sayan'ı ziyaret etme imkanı bulduk. Osmanlı Devleti'nin aydınları; Gelibolulu Mustafa Ali Katip Çelebi,Hasan Kafi,  Koçi Bey , Naima ve Cevdet Paşa ;devletin çöküşünden toplumun tüm katmanlarını sorumlu tutarak gerçekçi davranmışlardır. Onlar  devletin ve toplumun çöküşünü kaderde aramadılar. "İnsansız mülk olmaz" prensibi ile hareket ettiler... Düşüncelerini çekinmeden açıkladılar,devrin kudretlilerine yazılı rapor olarak sundular... Osmanlının Kanuni kadimi açıklayan  önemli ilkesini, emanetlerin ehline verilmemesinin devletin çünkü şu hızlandıracağını ifade ettiler. Düzenin bozulmasında ki en önemli sebeplerden birinin de aşağı (edani) kimselerin yüksek makamlara getirilmesi  görüldü... Atanan idarecilerin  işlerinde ciddiyetsiz olduğunu ve sadece bugünü düşünüp yarına fazla bakmayan kişiler görev aldığını belirttiler... Halka kaldıramayacağından fazla yük verilmesinin yanlışlığına vurgu yaptılar. Örfi kanunlar...

İYİ PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANI SN SATUK BUĞRA KAVUNCU'YU ZİYARETİMİZ,

İstanbul  İYİ Parti il Başkanı Sn Saltuk Buğra Kavuncu'yu HUSİAD olarak  yöneticimiz Sn Hasan Tunaboylu,kurucumuz Sn Dr Dursun Çiçek, yöneticilerimiz,Sn Yusuf Bayrak  ,Sn Metin Gün,Dr Beyzade Özkahraman, Cahit Bahçeci,Temel Yıldırım,Adem Özdemir, Av Sandra İsabella Tarancı ,Av  Muhammet Yiğit ile ziyaret ettik... Sn Başkan Kavuncu İYİ Parti İl Başkanlığı'nın yerel seçimler hakkındaki çalışmaları konusunda bilgiler verdi, Bizde düşüncelerimizi aktardık. İl Başkanı Sn Kavuncu'yu il  kongresinde ki birleştirici çalışmalarından dolayı tebrik ettik. İl teşkilatı çalışmaları, Çin zulmune karşı Doğu Türkistanlılara verdiği destek, yerel seçimlerdeki gerek İstanbul İYİ Parti il teşkilatının gerekse ,CHPlilerin de takdirini kazanan özverili çalışması, eşsiz samimiyeti ve mütevaziliği ile Sn Kavuncu'yu,İstanbul'u anlamış; irfan ehli ,zihni pak, gönlü temiz ,Türk İslam milliyetçisi  İfrit yayanlara karşı korkusuz ,davasına inanmış ve davası  uğruna hayl...