NEDEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
HUSİAD kapsamında güncel konular hakkında Hukuk Siyaset bağlamında sosyal medya üzerinden konuklarımızla yayınlar yapıyoruz.
Son konuğumuz Sn Dr Handan Toprak Benli oldukça donanımlı bir kişi.
Kendisi halk doktoru ömrünü yıllarca nöbetlerde geçirmiş, siyasetçi önceki dönem Avcılar ilçe belediye başkanı, bugün DSP genel Başkan Yardımcısı ve Cumhuriyet kadınları derneği yönetim kurulu üyesi aynı zamanda Türk Dünyası Kadın Platformu Türkiye temsilcisi.
İstanbul sözleşmesinin en önemli özelliği ülkemiz toplumunda kadın ve çocukların şiddete ve baskıya karşı en önemli savunma kalkanı olduğu gerçeğidir.
6284 sayılı yasa ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dairdir.
Öncelikle belirtelim ki İstanbul sözleşmesinin temel kökleri 1960'lı yıllara dayanır.
Dominik Cumhuriyeti diktatörlüğüne karşı muhalefet ettiği için 3 kız kardeş tecavüz edilip öldürülür.
Olayı örtbas etmeye çalışılır ,işte buna karşı mücadele edildiğinden "25 Kasım 1960 kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için uluslararası mücadele günü "ilan edildi.
Yine 90'lı yıllarda Birleşmiş Milletler genel kurulunda kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla bildirge yayınlanması için uluslararası alanda imza kampanyası başlatılmış Türk insanı kampanyaya en çok katılım sağlayan olmuştur.
Bu şekilde BM Genel Kurulunda oylama dahi yapılmadan kadına yönelik şiddete karşı mücadele edilmesi gerektiği yönünde bildirge açıklanmış ve dünyaya deklare edilmiştir.
(Örneğin konu farklı olsa da etki bakımından devletimizin öncüsü olduğu Filistin sorunu ile ilgili BM genel kurulunda yapılan oylamanın etkisini unutmayalım)
İstanbul sözleşmesi hazırlanmadan önce Avrupa Konseyi bazında çok ciddi çalışmalar yürütülmüş ve devletimiz bu konularda öncü ve lider bir duruş sergilemiştir.
Sözleşmenin asıl ismi "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" dir.
Fakat Türk devleti sözleşmenin öncüsü ve ilk imzalayan olduğu için İstanbul sözleşmesi adıyla anılır.
Sözleşmenin küçük çocukları aileyi elinden geldiğince koruyan bir altyapı kurduğu bu nedenle 6284 sayılı yasa yürürlüğe girdiği bir gerçektir.
Bu sözleşme ile devlet adeta kadın ve çocukları korumayı namusu saymıştır.
Dikkat edilirse kadın ve çocuklar karakollarda adliyelerde bir sıkıntı halinde pozitif destek görür. Bu son derece doğru bir yaklaşımdır.
Sözleşmeye göre aile içi şiddet olaylarında arabuluculuk ve uzlaşma gibi alternatif yöntemler uygulanamaz.
Aile kavgalarına müdahale edilmesi sonucu doğuracak günümüze ait olmayan yöntemler doğru değildir...
Bu konuyla ilgili sosyologlar, pedagoglar ,psikologlar ve devlet örgütü çerçevesinde devreye girmelidir.
"Namus" a ve "örf adet"e aykırı olduğunu söyleyenler ülkenin halini en iyi sizler biliyorsunuz!
Kadın ve çocukları her şeyden önce devletin yasaları ve görevleriri korumalıdır.
Bugün sahada olan doktorlar, polis ve jandarma ve hukukçular ile sosyal hizmet görevlileri en iyi görüyor ki toplumda en büyük şiddeti ve baskıyı çocuklar ve kadınlar görüyor!
Bir kısım tarikatlar ve kendilerini muhafazakar olarak adlandırılan çevreler, İstanbul sözleşmesine karşı kamuoyu oluşturup külliyeye yakınlığı nedeniyle sözleşmeyi kaldırmak istiyorlar.
Sahada yoksunuz ,kardeşim bu işe girmeyin!
Ölecek sakat kalacak çoluk çocuğun kadının vebali sizde kalır!
Halbuki bu sözleşme imzalarken 2011'de 2014'de siz nerede yaşıyorsunuz! Dünyada yok muydunuz?
Özellikle tarikatlar anayasamıza göre zaten meşru zeminde değiller! toplum gerçeğinde varlıklarını yürütüyorlar ,ancak sosyolojik gerçeklik olarak günümüze ait olduklarına tartışılır haldeler!
Bu çevreler sözleşmenin lgbt'yi kuvvetlendirdiğini söyleyen bu çevreler çocuk istismarında sınıfta kalmıştır, göstermelik soruşturmalar ile " kudretli" yöneticileri hakkında işlem yapılmamıştır.
Yetmiyor gibi ulufe pozisyonunda büyük devlet görevleri verilmiştir.
Sesleri çıkmamış alkışlamışlardır.
Lgbt ,toplumun yüzde kaçıdır ki bunların üzerinden şeytanlaştırıp kadın ve çocukların daha çok şiddete uğrayacağı bir yol açılıyor!
Kaldı ki anayasamızda ifade özgürlüğü, hak arama özgürlüğü var, bu yönde lgbt' ye karşı mücadele edilebilir.
Ayrıca İstanbul sözleşmesi anayasamızın 90 maddesine göre insan haklarını ilgilendiren yasa ve anayasamızdan önde gelir.
Sözleşmeden çıkıldığı takdirde ,AİHM kadına ve çocuğa şiddet olayları yüzünden dünya kadar mahkumiyet cezası verir.
Dünyaya ne mesaj vermiş olacağız ,sözleşmeyi kaldırmakla?
İstanbul sözleşmesinden külliyeye adam taşımak için çıkılamaz.
Sahada olmayanlar, ailenin vebali ağırdır.
Yorumlar
Yorum Gönder