Ana içeriğe atla

CEZAEVLERİNDE ZAMAN YAVAŞ İŞLER

 


1.5275 sayılı infaz yasasının 59 /1 maddesine göre "Hükümlü, avukatlık mesleğinin icrası çerçevesinde avukatları ile "vekâletnamesi olmaksızın" en çok üç kez görüşme hakkına sahiptir." 

Uygulamada bu hüküm, hükümlünün yasal hakkının aramasına ve "savunma hakkına" mani olmaktadır. 

Üstelik dünyaya mesaj verilerek en yüksek mercide açıklanan"İnsan Hakları Eylem Planı"na ters istikamettedir.

Kesinlikle kaldırılmalıdır.

2.Şöyle ki hükümlünün avukatı ile cezaevinde üçüncü avukat görüşünden sonraki görüşleri için -vasisi aracılığı ile avukatına vekaletname verilmesi mecbur tutulmaktadır.

( Silivri Cezaevi )

3. Bu konuda yanlış uygulamanın önüne geçilmesi için çıkarılan Noterler Birliğinin 12/06/2019 tarihli, (13) nolu birleştirilmiş Genelgesinin 2 ve 3 numaralı maddeleri ) - dahi dikkate alınmamakta, -hükümlünün vasi olmaksızın doğrudan adli işleri için noterce avukatına çıkartılan vekaletnamesi dahi "avukat görüşü" için kabul edilmemektedir.

4.O halde vekaletname çıkarmak için vasi kararı alın ne var? Bunda denilebilir.

Bu noktada hükümlüye vasi tayin edilmesi süreci, özellikle hasta veya devam eden davaları olan hükümlüler için "kim öle kim kala" durumu teşkil etmektedir.

5.Şöyle ki hükümlü cezaevine ilk girişte ,nüfus kayıt sisteminde yer alan bir yakınını vasi tayin edilmesi için bir forma imza atması istenir, cezaevi tarafından hükümlünün nüfus kaydında kayıtlı olduğu adresinin yargı çevresi sulh hukuk mahkemesine vasi tayini için yazılır,bu kez mahkeme ise kolluğa yazı yazarak hükümlü ile vasi adayı arasında bir husumet olup olmadığını araştırmasını ister,tüm bu yazışmalar tamamlandıktan sonra duruşma günü verilir, her şey yolunda giderse karar çıkar ve ardından gerekçeli kararın yazılması beklenir , sonraki aşama da gerekçeli karar hükümlüye ve taraflara tebliğ edilerek kararın kesinleşme süreci beklenir, kesinleşmiş gerekçeli vasi karardan sonra,vasi,notere başvurur böylece vekaletname çıkarılır.

Sonuçta bu sürecin iş yoğunluğu da dikkate alınırsa, bir veya iki yılı bulması içten bile değildir.

5.Notere verilecek ücret -yol paraları ,harcanan boşa emek ve zahmet- zaten darda olan hükümlünün sırtına yeni yükler çıkarmaktadır.

6. Başka bir çelişki ise, hükümlü cezaevine girmeden önce avukatına verdiği vekaletname ile tüm adli işlemlerini yapılabiliyorken iş cezaevinde avukat görüşüne geldiğinde ,bu vekaletnamenin geçerli kabul edilmiyor, olmasıdır.Bu durum hangi mantıki bir izaha muhtaçtır.

7. İnfaz bürokrasisi yasa hükmüne sadece kendi penceresinden bakmaktadır- sorumluluk ve iş yükü azalmakta-hükümlünün ve avukatının haklarının var olduğu adeta unutulmaktadır.

8.Bu süreçte itiraz yolları da soruna çözüm getirmemekte -infaz hakimliği benim görevim değil demekte-bu durum ise çoğu zaman bürokraside karşılaşılan - kime şikayet edersen edin -anlayışının yargı versiyonu halini almakta- böylece itiraz yolu çıkmaz sokağı işaret etmektedir.

9. İnfaz bürokrasisi, hükümlünün ,avukatı ile üç görüş sonrası için vasi kararlı vekaletname istemesini ,Türk Medeni Kanununa dayandırmaktadır. Halbuki Medeni Kanunun 16. Maddesinde kısıtlılar "kendi işlemleriyle borç altına giremezler." hükmü vekilin hükümlü lehine gerçekleştiriceği işlemleri içermez çünkü "Savunma hakkının borçlandırıcı işlem olarak yorumlanması mümkün değildir. Şayet böyle bir düşüncenin kabulü halinde, alay konusu olabilecek, eleştirileri göze almak içten bile değildir.

10. Ayrıca belirtmek gerekir ki Türk Medeni Kanunun 462. ve 463. maddelerinde vesayet makamının iznine tabi işlemler arasında ,kısıtlı hükümlünün avukatına vekalet çıkarılması hususu yer almamaktadır.

11. Hükümlünün müddetname hesabından disiplin suçlarına , hastalığından, nakiline, koşullu salıverilmesinden , izinlere ve cezasının ertelenmesine kadar çok geniş bir alanı kapsayan ve günden güne hacmini büyüten infaz hukuku :geçen yıl çıkan ve kamuoyunda af yasası olarak bilinen, 7242 sayılı yasa ile hükümlü haklarına ve de vekilin görevlerine de yeni eklemeler getirmiştir.O halde hürriyeti kısıtlanmış mahkumun, avukatı ile iletişim kurmasına bürokratik duvarlar örülmemelidir.

12. Bu itibarla en kesin çözüm ;5275 sayılı yasanın 59. maddesinde yer alan vekilin hükümlünün avukatı ile vekaletnamesiz olarak en fazla 3 görüş yapabilir hükmü kaldırılması için yasal düzenleme yapılmalı, bu süreçte ise Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün çıkaracağı bir genelge ile hükümlünün avukatı ile 3 görüşten sonrası için vasi aracılığı ile vekaletname çıkarması gerektiği (Silivri cezaevleri) uygulamasından vazgeçilmesi yönünde bir düzenleme getirilmesi gerekir,düşüncesindeyim.

#Türkiyebarolarbirliği #İstanbulbarosu

#MetinFeyzioğlu, #İMAG #avukathakları

#Mehmetdurakoğlu #Adaletbakanlığı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KOYBOLMAYA YÜZ TUTAN ODABAŞILIK MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİ.

KOYBOLMAYA YÜZ TUTAN ODABAŞILIK MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİ...  Karaköy Bankalar Caddesi nin her iki tarafı  ihtişamlı binalarla çevrilmiş. Eskiler hanları yaparken küçük esnafı düşünmüşler. Kira ve aidatlarda esnafın ödeyebileceği şekilde düzenlenmiş...  Eski tarihi hanlar yenilenerek ya bankaya ya da otele dönüşüyor... Hanların içindeki onlarca dükkanda zaman içinde başka yerlere taşınacaklar. Mağdur olacaklar... Hanlar kapanınca odabaşılar daha büyük problem yaşayacak. Çünkü onların iş alanları bitecek. Odabaşılar hanların temizlik ve güvenliği ile yönetiminden sorumludur.Buna mukabil kira ücretinin bir kısmını gelir olarak  kendisi toplar. , Yargıtay uygulamasında, odabaşılık kat mülkiyeti sistemine geçilmemesi nedeniyle yönetici ve kapıcısı bulunmayan işhanlarında, bunlara ait görevlerin yerine getirilmesini sağlayan bir meslek olarak nitelendirilmekte, odabaşılarının yaptıkları bu hizmetler karşılığında belli bir miktarda ücrete hak kazanacakları, söz konusu hizmetle

KANUNİ KADİM...

BBP İstanbul İl Başkanı Sn Yaşar Sayan'ı ziyaret etme imkanı bulduk. Osmanlı Devleti'nin aydınları; Gelibolulu Mustafa Ali Katip Çelebi,Hasan Kafi,  Koçi Bey , Naima ve Cevdet Paşa ;devletin çöküşünden toplumun tüm katmanlarını sorumlu tutarak gerçekçi davranmışlardır. Onlar  devletin ve toplumun çöküşünü kaderde aramadılar. "İnsansız mülk olmaz" prensibi ile hareket ettiler... Düşüncelerini çekinmeden açıkladılar,devrin kudretlilerine yazılı rapor olarak sundular... Osmanlının Kanuni kadimi açıklayan  önemli ilkesini, emanetlerin ehline verilmemesinin devletin çünkü şu hızlandıracağını ifade ettiler. Düzenin bozulmasında ki en önemli sebeplerden birinin de aşağı (edani) kimselerin yüksek makamlara getirilmesi  görüldü... Atanan idarecilerin  işlerinde ciddiyetsiz olduğunu ve sadece bugünü düşünüp yarına fazla bakmayan kişiler görev aldığını belirttiler... Halka kaldıramayacağından fazla yük verilmesinin yanlışlığına vurgu yaptılar. Örfi kanunlara uygu

Kasten yaralama suçlarında 671 sayılı KHK uygulaması

Kasten yaralama suçlarında 671 sayılı KHK uygulaması Bir düşünür "İşkencenin en kötüsü, kanunla işkence etmektir." Derken çok haksız değildi. Son tahliyelerde farklı uygulamalar farklı yorumlar gerçekleşti.Bende kasten yaralama suçlarında denetimli serbestlik ve şartlı tahliye konusundaki düşüncelerimi paylaşmak gereği duydum. Kasten yaralama suçu TCK’nın 86 ,87 ve 88.maddelerinde düzenlenmiştir. Bu suçun TCK 86 maddesinde düzenlenmiş halinde,hükümlünün koşullu salıverilmesi için ,671 sayılı KHK ya göre mahkum olduğu cezanın 1/2 sini cezaevinde geçirmesi gerekir. Hükümlünün denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için açık cezaevine çıkma hakkına sahip olması gerekir.Bu husus denetimli serbestlik indiriminden faydalanması için çok önemlidir. TCK 86 maddesinin cezası bir yıldan 3 yıla kadar hapistir.(86/1) Eğer mağdurun yarası basitse dört aydan bir yıla kadar hapistir.(Şikayete tabidir) Eğer üst soya, alt soya, eşe veya kardeşe karşı ya da beden veya ruh bakımı