Ana içeriğe atla

GENELGE YASAYA VE ADALETİN GERÇEKLERİNE AYKIRIDIR.


 

Ceza hukuku için diyorum; ani gerçekleşen olaylarda o an için izin mahkeme kararı vs alınması mümkün olmayan durumlarda kamera- kayıt vs alınması gerekebilir.

Böyle durumlarda adaletin yerini bulması için delil olarak kullanmak üzere herhangi bir şekilde kayda almanın suç olmadığı yönünde Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatları var.

Uygulamada biz bunları tatbik ediyoruz.

Hatta emniyet görevlileri de ani gelişen olaylarda çekilen kamera görüntüsü ve ses kaydını hazırlık tahkikatında delil kabul edip bunları tutanağa bağlıyorlar.

Ve emanete alınıyor.

 Hak arama özgürlüğü kapsamında görüldüğü için birçok olay bu şekilde aydınlatılıyor.

Görünüşe göre, Vali sıfatındaki Emniyet Genel Müdürü ,5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nu atlayıp -üstelik yargıtayı da yok sayarak- "Genelge" ile hangi hukuki altyapı ile hazırlandığını bilemediğimiz ancak polisten ziyade medya önünde "imajını" korumaya yönelik bir kapsamda talimat hazırlamış.

 Kamusal görev ile özel hayatın görevinin farklı olduğu da unutulmak istenmiş.

Bu yazıya göre hareket edilecek olursa toplum nezdinde güvenlik görevlileri zan altında bırakabilecek ithamlarla karşı karşıya kalmasına imkan sağlayacaktır.

Zira vatandaşın kayıt ve çekimlerinin bir çoğunda polisin doğru hareket ettiğine dair örnekler de görüyoruz.

Kaldı ki "şüphe" mesleğinin bir parçası olan güvenlik görevlilerinin toplum nezdinde şüpheli durumda bırakılmasını kendilerinden istemesini bekleyemeyiz.

Batıda ki uygulamaya baktığımızda polislerin üzerinde kamera ve kıyafette kaskta sicil numaralarını da net görüyoruz.

Yazının bu hali ile hukuka aykırı emir niteliğinde talimat olduğu anlaşılmaktadır.

Hazırlayanın medya üzerinde imajını korumaya yönelik bu talimat ile adaletin sahadaki gerçekleri uyuşmadığı için yazının geri alınması gerekir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KOYBOLMAYA YÜZ TUTAN ODABAŞILIK MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİ.

KOYBOLMAYA YÜZ TUTAN ODABAŞILIK MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİ...  Karaköy Bankalar Caddesi nin her iki tarafı  ihtişamlı binalarla çevrilmiş. Eskiler hanları yaparken küçük esnafı düşünmüşler. Kira ve aidatlarda esnafın ödeyebileceği şekilde düzenlenmiş...  Eski tarihi hanlar yenilenerek ya bankaya ya da otele dönüşüyor... Hanların içindeki onlarca dükkanda zaman içinde başka yerlere taşınacaklar. Mağdur olacaklar... Hanlar kapanınca odabaşılar daha büyük problem yaşayacak. Çünkü onların iş alanları bitecek. Odabaşılar hanların temizlik ve güvenliği ile yönetiminden sorumludur.Buna mukabil kira ücretinin bir kısmını gelir olarak  kendisi toplar. , Yargıtay uygulamasında, odabaşılık kat mülkiyeti sistemine geçilmemesi nedeniyle yönetici ve kapıcısı bulunmayan işhanlarında, bunlara ait görevlerin yerine getirilmesini sağlayan bir meslek olarak nitelendirilmekte, odabaşılarının yaptıkları bu hizmetler karşılığında belli bir miktarda ücrete hak kazanacakları, söz konusu hizmetle

KANUNİ KADİM...

BBP İstanbul İl Başkanı Sn Yaşar Sayan'ı ziyaret etme imkanı bulduk. Osmanlı Devleti'nin aydınları; Gelibolulu Mustafa Ali Katip Çelebi,Hasan Kafi,  Koçi Bey , Naima ve Cevdet Paşa ;devletin çöküşünden toplumun tüm katmanlarını sorumlu tutarak gerçekçi davranmışlardır. Onlar  devletin ve toplumun çöküşünü kaderde aramadılar. "İnsansız mülk olmaz" prensibi ile hareket ettiler... Düşüncelerini çekinmeden açıkladılar,devrin kudretlilerine yazılı rapor olarak sundular... Osmanlının Kanuni kadimi açıklayan  önemli ilkesini, emanetlerin ehline verilmemesinin devletin çünkü şu hızlandıracağını ifade ettiler. Düzenin bozulmasında ki en önemli sebeplerden birinin de aşağı (edani) kimselerin yüksek makamlara getirilmesi  görüldü... Atanan idarecilerin  işlerinde ciddiyetsiz olduğunu ve sadece bugünü düşünüp yarına fazla bakmayan kişiler görev aldığını belirttiler... Halka kaldıramayacağından fazla yük verilmesinin yanlışlığına vurgu yaptılar. Örfi kanunlara uygu

Kasten yaralama suçlarında 671 sayılı KHK uygulaması

Kasten yaralama suçlarında 671 sayılı KHK uygulaması Bir düşünür "İşkencenin en kötüsü, kanunla işkence etmektir." Derken çok haksız değildi. Son tahliyelerde farklı uygulamalar farklı yorumlar gerçekleşti.Bende kasten yaralama suçlarında denetimli serbestlik ve şartlı tahliye konusundaki düşüncelerimi paylaşmak gereği duydum. Kasten yaralama suçu TCK’nın 86 ,87 ve 88.maddelerinde düzenlenmiştir. Bu suçun TCK 86 maddesinde düzenlenmiş halinde,hükümlünün koşullu salıverilmesi için ,671 sayılı KHK ya göre mahkum olduğu cezanın 1/2 sini cezaevinde geçirmesi gerekir. Hükümlünün denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için açık cezaevine çıkma hakkına sahip olması gerekir.Bu husus denetimli serbestlik indiriminden faydalanması için çok önemlidir. TCK 86 maddesinin cezası bir yıldan 3 yıla kadar hapistir.(86/1) Eğer mağdurun yarası basitse dört aydan bir yıla kadar hapistir.(Şikayete tabidir) Eğer üst soya, alt soya, eşe veya kardeşe karşı ya da beden veya ruh bakımı