Ana içeriğe atla

KUR'AN-I KERİM'İ YAKANLAR MEDENİYET KİMLİĞİNİ KAYBEDENLERDİR


İsveç'in nüfusu 10.5 milyon ,ülkenin %8'i müslüman ve sayısı 850.000 kişiye ulaştı. İsveçlilerin doğum oranı hızla düşerken müslümanların yükseliyor. Bu durum ise %55'i ateist olan İsveçliler'de büyük endişe uyandırıyor.
İsveçliler genlerindeki kanlı ve ahlaksız Viking Orta çağ karanlığına geri dönüyorlar. Artık demokrasi ve bir arada yaşama maskesini çıkardılar.
Göçü önlemek için müslümanları tiksindirmeye çalışıyorlar. 
Bunun için eşcinsellere destek veriyor ve evlatlık ya da koruyucu aile statüsü altında müslüman çocuklarını eşcinsellerin eli ile büyütülmesi çabasındalar ve Müslüman çocukların okullarda eşcinsellik ile ilgili eğitim almasını sağlıyorlar.
Tüm bunlar onlara yeterli gelmiyor.
Nefret ve korkunun çok daha büyük olmasınıs büyük bir önem veriyorlar;
Rusya 1809 yılında İsveçlilerden o zamanki topraklarının neredeyse yarısını - Finlandiya'yı aldı. Bu dersin öğrettiği İsveç devlet aklı, belirli çekincelerle de olsa iki yüz yıldan fazla bir süredir bağlı kaldıkları sürekli bir tarafsızlık politikasını devam ettirmek istiyor. Türkiye tarihinin en milli içi muhafazakar hükümetini İsveç'in NATO'ya girişini veto etmek için sabotaj planını uyguluyor.Yoksa İsveç devlet aklı, düşünce özgürlüğü adına Kur'an-ı Kerim'in yakılması iznini veren sıradan bir polise isveç'in kaderini bırakmış değildir.
Büyük bir medya şovu ile Kur'an-ı Kerim yakılsın ki nefret daha da artsın ve sabotaj planı işlesin.
 Avrupalılar yakından izliyorlar:
Fransa,İsveç'in yolunda ; fakat daha akıllıca ve sakin ilerliyor.
İtalya Dış İşleri Bakanı eylemden birkaç gün önce Twitter'dan "Tüm Avrupa'yı birbirine bağlayan ortak bir payda vardır ve o da Hristiyanlıktır. Roma'dan Berlin'e, Paris'ten Lizbon'a, Madrid'den Atina'ya ve Baltık ülkelerine kadar her zaman bir Haç bulacağız. Değerlerimizi, kimliğimizi, köklerimizi savunuyoruz.” paylaşımı yaparak, Hristiyanlar dışında herkesi dışlayarak nefretin yollarını döşedi.
 İsveç ve Avrupa sapkınlıklarını kendi kültürüne ve medeniyetine empoze ediyor ve böylece nüfusları daha azalırken , manevi değerlerinden kalanı yok ederek kendi evlerini yakıyorlar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KOYBOLMAYA YÜZ TUTAN ODABAŞILIK MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİ.

KOYBOLMAYA YÜZ TUTAN ODABAŞILIK MESLEĞİNİN SON TEMSİLCİLERİ...  Karaköy Bankalar Caddesi nin her iki tarafı  ihtişamlı binalarla çevrilmiş. Eskiler hanları yaparken küçük esnafı düşünmüşler. Kira ve aidatlarda esnafın ödeyebileceği şekilde düzenlenmiş...  Eski tarihi hanlar yenilenerek ya bankaya ya da otele dönüşüyor... Hanların içindeki onlarca dükkanda zaman içinde başka yerlere taşınacaklar. Mağdur olacaklar... Hanlar kapanınca odabaşılar daha büyük problem yaşayacak. Çünkü onların iş alanları bitecek. Odabaşılar hanların temizlik ve güvenliği ile yönetiminden sorumludur.Buna mukabil kira ücretinin bir kısmını gelir olarak  kendisi toplar. , Yargıtay uygulamasında, odabaşılık kat mülkiyeti sistemine geçilmemesi nedeniyle yönetici ve kapıcısı bulunmayan işhanlarında, bunlara ait görevlerin yerine getirilmesini sağlayan bir meslek olarak nitelendirilmekte, odabaşılarının yaptıkları bu hizmetler karşılığında belli bir miktarda ücrete hak kazanacakları, söz konusu hizmetle

KANUNİ KADİM...

BBP İstanbul İl Başkanı Sn Yaşar Sayan'ı ziyaret etme imkanı bulduk. Osmanlı Devleti'nin aydınları; Gelibolulu Mustafa Ali Katip Çelebi,Hasan Kafi,  Koçi Bey , Naima ve Cevdet Paşa ;devletin çöküşünden toplumun tüm katmanlarını sorumlu tutarak gerçekçi davranmışlardır. Onlar  devletin ve toplumun çöküşünü kaderde aramadılar. "İnsansız mülk olmaz" prensibi ile hareket ettiler... Düşüncelerini çekinmeden açıkladılar,devrin kudretlilerine yazılı rapor olarak sundular... Osmanlının Kanuni kadimi açıklayan  önemli ilkesini, emanetlerin ehline verilmemesinin devletin çünkü şu hızlandıracağını ifade ettiler. Düzenin bozulmasında ki en önemli sebeplerden birinin de aşağı (edani) kimselerin yüksek makamlara getirilmesi  görüldü... Atanan idarecilerin  işlerinde ciddiyetsiz olduğunu ve sadece bugünü düşünüp yarına fazla bakmayan kişiler görev aldığını belirttiler... Halka kaldıramayacağından fazla yük verilmesinin yanlışlığına vurgu yaptılar. Örfi kanunlara uygu

Kasten yaralama suçlarında 671 sayılı KHK uygulaması

Kasten yaralama suçlarında 671 sayılı KHK uygulaması Bir düşünür "İşkencenin en kötüsü, kanunla işkence etmektir." Derken çok haksız değildi. Son tahliyelerde farklı uygulamalar farklı yorumlar gerçekleşti.Bende kasten yaralama suçlarında denetimli serbestlik ve şartlı tahliye konusundaki düşüncelerimi paylaşmak gereği duydum. Kasten yaralama suçu TCK’nın 86 ,87 ve 88.maddelerinde düzenlenmiştir. Bu suçun TCK 86 maddesinde düzenlenmiş halinde,hükümlünün koşullu salıverilmesi için ,671 sayılı KHK ya göre mahkum olduğu cezanın 1/2 sini cezaevinde geçirmesi gerekir. Hükümlünün denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için açık cezaevine çıkma hakkına sahip olması gerekir.Bu husus denetimli serbestlik indiriminden faydalanması için çok önemlidir. TCK 86 maddesinin cezası bir yıldan 3 yıla kadar hapistir.(86/1) Eğer mağdurun yarası basitse dört aydan bir yıla kadar hapistir.(Şikayete tabidir) Eğer üst soya, alt soya, eşe veya kardeşe karşı ya da beden veya ruh bakımı